‘Sosyal medya övünme aracı oldu’ |
İnternet kullanılırken eğitim ve saygısızlık gibi konuların ciddiye alınmadığını ifade eden Sosyolog Nazlı Çalışkan, sosyal medya da övünmenin ön plana çıktığını söyleyerek, “Sosyal medya övünme aracı oldu” diye konuştu |
Günümüzde yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan ve gitgide hayatımızın her alanına giren sosyal medya konusunda açıklamalarda bulunan Sosyolog Nazlı Çalışkan, internet üzerinden farkında olunmadan belli edilen eğitimsizlik ve saygısızlık konusuna dikkati çekti. Sosyal medya paylaşımlarındaki olumsuz davranışların kişiler tarafından ciddiye alınmadığını belirten Çalışkan, internet aracılığıyla gönderilen davetiyelerin de kişilerin değer duygusuna hitap etmediğini söyledi.
“GÖSTERİŞ: KOPAN BAĞLARIN DIŞA KÖTÜ VURUMU”
Gösteriş merakının insanın varoluşundan beri doğasında olan bir duygu olduğunu ifade eden Sosyolog Nazlı Çalışkan, toplum olarak anlatma ve övünmeyi sevdiğimizi söyledi. İnsan doğasında takdir edilme duygusunun yoğun olduğunu dile getiren Çalışkan, “Bizi diğer canlılardan ayıran duygusallığımızdır. Bu duygusallıkların üstünde yine takdir edilme duygusu vardır. Bir şeyi başarıyorsak onun konuşulmasını isteriz ama günümüzde insanların alışveriş merkezi, iş ve arasında. Akrabalık, komşuluk gibi ilişkileri eskisi gibi değil. Önceki insanlar bu duygularını buralarda gideriyordu. Ben akrabamın yanına oturduğum zaman oğlumun aldığı bir arabayı övünebiliyordum ya da eşimin aldığı bileziği gösterebiliyordum. Şuan ne yapacak? Bu tür ilişkiler toplumda artık çok fazla görülmüyor. Bu yüzden kişiler bunları sosyal medyada ön plana çıkartıyor. Eğer eski zamanda olduğu gibi ilişkilerimiz daha samimi olsa gider bu durumu anlatır akrabasına veya komşusuna. Var olan bir duygunun ortaya çıkış şekli yön değiştirdi. Buda toplumsal olarak kopan bağlarımız yüzünden oluyor” diye konuştu. Son yıllarda artan bir haz duygusu olmadığını söyleyen Çalışkan, eskisi gibi sıcak ilişkilerin olmamasından dolayı internete ilginin arttığını belirtti. Eşe alınan hediyeden, sınav sonuçlarına kadar birçok durumun internet üzerinden paylaşıldığına vurgu yapan Çalışkan, bu durumun abes bir durum olmadığını ve kopan bağların dışa kötü vurumu olduğunun altını çizdi.
“OLUMSUZ DAVRANIŞLAR CİDDİYE ALINMIYOR”
İnternet ortamında saygısızlık ve eğitimsizlik konusunda konuşan Çalışkan, yapılan bu davranışların kişilerin kendileri tarafından ciddiye alınmadığını söyledi. Güzel ve olumlu şeylerin ciddiye alındığını ancak saygısızlık ya da eğitimsizliğe dair bir durumda inkâr etme olayına gidildiğini belirtti. Şu anda sosyal meydanın hayatımız açısından ciddi bir nokta olduğunu dile getiren Çalışkan, sosyal medya üzerinden yapılan saygısızlık ve eğitimsizliğin kişinin kalitesini gösterdiğini söyleyen Çalışkan, yapılan saygısızlık konusunda inkâr etmenin hiçbir faydası olmadığının altını çizdi. Çalışkan, “Bir paylaşım yapıldı ve sizde bir saygısızlık yaptınız. Bence bu durumdan kaçmayın özür dileyin. İnsan doğası artık orayı çok önemsiyor, 10 yıl önce belki bu kadar önemli değildi ama şuan paylaşım yaptığınızda tekrar tekrar kontrol ediyoruz. Sosyal medyada yapılan hakaret veya diğer sözler suç nitelikte. Bunlar artık yasal boyuta bile gelmişse oradaki eğitimsizlik kabul edilmemeli” şeklinde konuştu. Kişinin karakteri veya bulunduğu ortam ne ise sosyal medyada bu ortamlarda bulunması gerektiğini dile getiren Çalışkan, diğer türlü sosyal medyada olumsuz anlamda etiketlenmenin hızlı gerçekleştiğini söyledi.
“SOSYAL MEDYA ÖVÜNME ARACI OLDU”
Kişilerin kısa süreli tanışmalarının ardından daha samimi olmadan birbirilerine arkadaşlık isteği gönderdikleri konusunda konuşan Çalışkan, kişinin sosyal medya ortamında ne kadar fazla arkadaşı varsa o kadar çok kendisini iyi hissettiğini söyledi. Sosyal medya hesabında fazla arkadaş olması durumunun kişiler tarafından bir övünme aracı olduğunu aktaran Çalışkan, “Çok arkadaşımız olduğu zaman sosyal medyada kişi kendisini iyi hissediyor. Sosyal medyada çok arkadaşın olması insanlar için bir övünme aracı oldu. Aynı zamanda bir fotoğraf atıldığı zaman beğenilme ihtimalinde yükseliyor. Depresif bir duygu içerisindesin ama fotoğrafa 50-60 beğeni gelse depresif durumdan çıkıp kişi kendisini iyi hissetmeye başlıyor. İnsanların aslında sosyal medyadaki her arkadaşıyla sohbet edelim veya arkadaşlığımızı ilerletelim gibi bir amacı yok. Beğeni ve yorum gelsin diye bu tür şeylere kalkışıyor insanlar. Birde normal ortamda soramadığımız iç dünyasını sosyal medyada görmeye çalışıyoruz. Kişilerle oturup konuşamadığı soruları sosyal medya hesabındaki bilgilerden öğreniyor” dedi.
“BÜYÜK HARF KULLANIMI DİKKAT ÇEKMEK İÇİN”
Sosyal medya hesaplarında kullanılan büyük harf kullanımının bağırmak anlamına gelmediğini söyleyen Çalışkan, paylayım yapacak kişinin büyük harf kullanmasının sebebinin dikkat çekmek olduğunu belirtti. Sosyal medya kullanıcısının yaptığı paylaşımı herkesin görmesi ve herkesten önde olmasını istemesinden dolayı büyük harflerin kullanıldığını belirten Çalışkan, “Sosyal medyanın amacında zaten dikkat çekmek vardır, öne atlamak gibi düşünülebilir. Herkesin normal punto ile yazdığı ortamda büyük yazıldığı zaman ‘bana bakın’ düşüncesini artırıyor. Neden? Çünkü mutlu olduğumuz şeyler de büyük harflerle yazılabiliyor. Büyük harfle yazıldığı zaman dikkat çekici olduğu için yazılanların okunma ihtimali artıyor” dedi. Sosyal medya hesaplarında gezinirken büyük harflerin mutlaka dikkat çekeceğini ifade eden Çalışkan, “Büyük yazıldığı zaman mutlaka yazılanlar okunur” diye konuştu.
İNTERNET DAVETİYELERİ DEĞER DUYGUSUNU OKŞAMIYOR
İnsan doğasında değer görmenin çok önemli olduğunu dile getiren Sosyolog Çalışkan, internet üzerinden gönderilen davetiyelere dikkati çekti. İnsanların değerli hissetmek konusuna ayrı bir önem verdiklerini söyleyen Çalışkan, “Düğün davetiyesi ofisime geldiği zaman o düğüne mutlaka gitmem gerekiyor gibi hissederken, sosyal medya ve WhatsApp gibi iletişim kanallarından gelen davetiyelerde farklı hissederim. Çünkü bana değer veren veya düğününe gelmemi isteyen insan yüz yüze gelir ve davet eder. Eğer ruhumuz okşanırsa gideriz, hediyemizi götürür takımızı takarız. İnsanlarda şöyle bir düşünce oluyor. Sen tenezzül edip, özel günün için kapıma gelip 5 dakika bile çağırmıyorsan insanlar o düğünlere kolay gitmezler. Hatta bu konuyla alay bile ediliyor. ‘Facebook’tan davetiye gönderirsen bende sana altın fotoğrafı göndereyim’ diye. Bu baktığınız zaman çok haklı bir dalga geçme. Değer duygumu okşamıyorsa senin düğününe neden zaman ayırayım ki?” ifadelerini kullandı.
Sosyal medya üzerinden gönderilen davetiyelerin zaman açısından hızlı olmasının bir bahane olamayacağını aktaran Çalışkan, “İşte şunlar söyleniyor. Sosyal medyadan gönderdiğim davetiye daha hızlı ulaşıyor, zaman kaybı olmuyor. Yıllardır zaman hiç mi yoktu? İnsanlar yıllardır evleniyor ama bu tür uygulamalar yaklaşık 2-3 yıldır aktif olarak kullanılıyor. Aslında sen özel bi ana çıkmışsın, ev hazırlığı gibi. Burayı es geçemezsin çünkü biz halen gelenek ve göreneklerimize bağlıyız. Biz Amerika toplumu değiliz, bireysel yaşamıyoruz, hala topluluğa ihtiyacımız var” dedi. Davetiye getirme konusunda zaman bulamayanlar için düğüne gelenlerin hem kına hem nişan hem de düğüne zaman ayıracağını söyleyen Çalışkan, “Bu şekilde olduğu zaman ben senin için 3 günümü ayırmış oluyorum. Sen bana 5 dakikalık bir davetiye getirmezsen ben sana 3 günümü feda eder miyim? Bu şekilde hızlı olsun mantığı düşünülürse bu insanların değersizlik duygusuna dokunuyor. Değerli hissettirip ruhunu okşarsan, o yoğun günlük telaşın içinde sana zaman ayırıp düğününe gelirim. Sadece davet gönderme değil, internet üzerinden açılan gruplarda düğüne gelme veya gelmeme durumu belli etme konusunda da insanlar çekinceli davranıyor. Facebook’ta davet edilmişsem ve ‘gitmiyor’ şeklinde bir yorum yaparsam bana hemen özelden mesaj geliyor, ‘neden gelmiyorsun?’diye. Kişiler işte bu duruma düşmemek için hiç yanıtlamamayı tercih ediyor. Bakın bu davetiyeler hem basılı olsun ya da sosyal medya üzerinden olsun verilecek kişiler zaten birincil yakınlarımız” sözlerini kullandı.
“HASSAS DUYGUYU AÇIK HALE GETİRDİK”
İlişkilerin menfaat üzerine kurulmaya başladığını dile getiren Çalışkan, beklentilerin artık küçülmeye başladığını söyledi. Sosyal medya üzerinden başsağlığı ya da cenaze merasimine çağırma gibi durumların yaşandığını aktardı. İslam dininde cenazeye çok önem verildiğini ve bekletilmemesi gerektiğine vurgu yapıldığını söyleyen Çalışkan, “Bu bir ölüm halidir. İslam dinine bakıldığında bile en hassas şeklide yaşanması gereken bir olay. Ölüyü bekletmeyin, hemen kaldırın cenazesini denir. Dinimizde bu kadar önemli olan bir konuda cenazeyi tutuyoruz ve fotoğraflarını yayınlıyoruz. Hassas olan bir şeyi ne kadar topluma açık hale getirdik” dedi. Bu tür konularda sosyal medya kullanmak yerine kişilerle yüz yüze gelmenin daha sağlıklı ve güven verici olduğunu aktaran Çalışkan, “Eşini kaybetmiş birisini düşünelim. Bu kişiyi aramak ya da üzülecek diye konuşmamak çok anlamsız. Bu kişiye yine sosyal medya üzerinden ulaştığınız zaman da üzülecek. Burada insan doğası şunu istiyor: Duyguları birlikte paylaşalım. Ama sosyal medyadan gönderdiğin ses dâhil mesajda temas olmadığı için destek olamıyorsun. Yanımdayken elimden tutarsın ya da omzuma dokunursun bir güven verirsin. Sosyal medyadan gönderdiğinde bir anlamı yok ve tedavisi yok. Bu biraz da bencilliğe giriyor” dedi.
“İnsanları aradığınız zaman en azından ses ile destek verebilirsiniz” diye konuşan Çalışkan, sosyal medyadan gönderilen mesajı, tokadı vurup giden ama vurduğu kişiye ne olduğunu bilmeyen kişinin durumuna benzetti. Çalışkan, zor durumda olan kişiye atılan mesajın bencillik olacağını dile getirdi. Çalışkan, “Bu konuda zor durumda olan kişiye olan sorumluluğunu gerçekleştirme ya da destek olacaksan gerçekten temasın olduğu bir ilişki kurulmalı. Bununla başsağlığı gibi mesajlar verilmeli. Bu durum aslında kadın-erkek gibi bir ayrımla da ilgisi yok. Bu atılan mesajlar samimi değil. Mesaj atma konusunda ben üstüme düşeni yaptım ve kurtuldum duygusu var. Acıyı insan nasıl hafifletir? O kişiyle duygusal olarak yaklaşıp, insani ihtiyaçlarımın karşılığını vereceksen başsağlığı dile. Diğer türlü dileme çünkü o zaman zarar veriyorsun karşındaki insana. Paylaşarak beğeni veya yorumla bu olmaz” diye konuşarak sözlerine son verdi. (Mustafa KARAKAYA)