Bu Ülkede Çocuklarda Yaşıyor
2016 yılında ardı ardına yaşanan terör olayları ve 2017 yılının daha ilk gününde yaşanan terör saldırısı vatandaş üzerinde tedirginlik ve kaygılanmalara neden oldu. Konu ile ilgili Sosyolog Nazlı Çalışkan, “Yaşadığımız tedirginlikleri çocuklara yansıtmayalım, ülkemizde çocuklar da yaşıyor” dedi
Ülkemizde yaşanan terör olayları, korku ve tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Konuyla ilgili Konya Postası Gazetesi’ne konuşan Sosyolog Nazlı Çalışkan, yaşanan olayları iyi analiz etmemiz gerektiğini ifade ederek, vatandaşların bilinçli olması gerektiğine vurgu yaptı. Bilinçli olunduğu zaman ne sosyal medya ne de diğer insanların cümlelerinin kişileri etkilemeyeceğini aktaran Çalışkan, “Sadece ne yapmamız gerektiğini bilerek adım atmamız gerekiyor. Anlamsız duygulara kapılıp da sinirlenip bir şeylere zarar vermemeliyiz. Bu ülkede çocuklarda yaşıyor” ifadelerini kullandı.
YAŞANAN OLAYLAR İLİŞKİLERE YANSIYOR
Ülke gündemini etkileyen olayların insanların ilişkilerinde de değişimlere neden olduğunu aktaran Çalışkan, daha önce toplu ulaşım araçlarında sohbet eden insanların son zamanlarda azalmaya başladığını ifade etti. Bu ilişkilerin tam tersi yönde olmaya başladığını dile getiren Çalışkan, “Şimdi tam tersine otobüse veya dolmuşa bindiğimiz zaman kişilere bakıyoruz sırtında çanta var mı diye. Ya da bomba olabilir mi düşüncesi hâkim oluyor. ‘O adamın tipi neden öyle, değişik bakıyor. Bir şey mi yapacak?’ gibi düşünceler var. Ya da bir kişi çantasıyla uzun süre uğraşsa hemen kaygılanıp bilişsel aşamayı çiziyoruz. Bu bombacı, burada patlama olabilir diye. Ya da pazar günleri rahatlıkla alışveriş merkezine gidemiyoruz. Önceden rahat rahat giderdik. Mutlaka önlem almaya çalışıyoruz. Kalabalık ortamlarına girmemeye çalışıyoruz. Mesela yılbaşı kutlamaları kimse kolay kolay şehir dışına çıkamadı. Ankara, İstanbul ve İzmir buralara gidemedi. Önceden rahatlıkla aylar öncesinden uçak biletini alır gider ve bir gece eğlenir gelirdi. Ama şimdi yılbaşında Ankara ve İstanbul’da ortam kalabalık, kesin patlama olur düşüncesi yerleşti. Beynimizde hep bir düşünce var” diye konuştu.
“TEDİRGİNLİKLERİ ÇOCUKLARIMIZA YANSITMAYALIM”
Kayseri’de askerlere yönelik düzenlenen saldırısı sonrası Konyalılarda da ‘Kayseri’de olduysa burada bile olur’ fikrinin oluştuğunu kaydeden Çalışkan, “Herkeste şuan bir tedirginlik var. Burada yapılması gereken önemli bir konuyu söylemem gerekir. Kesinlikle bu yaşadığımız tedirginlikleri çocuklarımıza yansıtmayalım. Biz bu tedirginliği yaşarız belki bir saat sonra normal hayatımıza dönebiliriz. Ama çocuklar öyle değil ki. Çocuk yaşadığı o kaygıyla bütün gününü geçirir. Ne düşünebilir? Anneyi, babayı kaybetme korkusu başlar veya kendisine bir şey olacağını düşünür. Okulda ağlamalar olur. Okulda bırakılan çocuklarımız var ve bu çocuklarımız derslerinde anne babasını düşünme tasası başlayabilir” ifadelerini kullandı. Çocuklarda yaşanacak kaygının daha şiddetli olduğunu belirten Çalışkan, yaşanan olayları çocukların bulunduğu ortamda izlememek ve konuşmamak gerektiğini kaydetti. Çalışkan, “Onlar yani çocuklarımız bunu kurgular. Çocuklarımızın eline küçük bir civcivi verin, en farklı şeklide kurgulama yeteneğine sahip olduğunu göreceksiniz. Bizi şaşkınlıkla izletirler. Bundan bunu nasıl çıkardı diye kendi kendimize düşünürüz” dedi.
“İNSANLARI BOĞMAMASI İMKÂNSIZ”
Türkiye genelinde yaşanan olayların insanları boğmamasının imkânsız olduğuna dikkati çeken Çalışkan, gelişen olaylar sebebiyle insanların yakınlarını ve kıyamadığı insanları kaybettiğini söyledi. İnsanların üzerine titrediği çocuğu veya eşini haince saldırı neticesinde hayatını kaybettiğini aktaran Çalışkan, “Bunlar maalesef çevremizden duyduğumuz ve bildiğimiz şeyler. O acıyı yaşayan insanlar burada inancına da çok sığınamıyor. Alacağı nefes veya yaşayacağı ömür bu kadarmış gibi bir duyguya çok kapılamıyor. Özellikli ve maalesef ‘terörist’ kavramının elinde hayat kaybediyoruz. Boşu boşuna ölmek gibi. Zaten dikkat edilirse yoğun bir öfke var insanlarımızda. Şuan da farkındaysanız herkeste bir gerginlik mevcut. Trafikte, hastane kuyruklarında ve alışveriş merkezlerinin sıralarında. Bu öfke nereden oluştu? Yaşanan gerginlikler insanlarda birikti ve insanlarımız patlamaya hazır bir bomba haline geldi” ifadelerini kullandı. Yolda giderken birisine yanlışlıkla çarpsak dönüp bizi dövecek konumda olduğumuzu dile getiren Çalışkan, “Zaten yaşanan olaylar ilk başta insanları bu şekilde geriyor. Akşamları televizyon başına oturduğumuz zaman iç açıcı bir haber dinleyemiyoruz ya da sabah güne başladığımız zaman haberlere bakıyoruz ve şu kadar şehit sayısı ile patlama haberleri duyuyoruz. Bu söylediklerim insanları hep güne gergin başlatıyor. Özellikle 15 Temmuz’dan beri bu korku her daim üzerimizde gezmeye başladı” şeklinde konuştu.
“ANNE BABA EĞİTİM VERMELİ”
Haberlerde yer alan şiddet olaylarının aileler tarafından çocuklarına bilinçli olarak aktarılmak zorunda olduğunu belirten Çalışkan, terör örgütlerinin hedeflerine dikkat çekti. Terör örgütlerinin amacının aile bağı zayıf çocukları etkilemek olduğunu ifade eden Çalışkan, “Örgütlerin ilk yaptığı şey genç yaşta ailesiyle bağı zayıf çocukları ele geçirip çocukları bu şekilde kullanmaktır. Bu olaylar hakkında onlara bilgi vermemiz gerekiyor. Yaşanan olayların bizlere zararını, bizlerden neler getirip bizlerden neler götüreceğini anlatmalıyız. Bilinçli aileler için oturup konuşmak en önemli adım olacaktır. Anlatmadan direkt evhamı, korkuyu veya kaygıyı yansıtırsak çocuklarda bir bilinç uyandıramayız. Çoğu ailenin yaptığı şey direkt olayı gösterip çocuğun bunlardan sonuç çıkarmasını beklemektir ama bu çok zor. Tamam, biz bunu gösterelim ama bu çocuk neye bakacak? Patlamaya mı? Olayın ne olduğunu kimlere nasıl zarar verdiğini otur anlat. Bakarak eğitmeye çalışırsak o eğitimi medyadan vermiş oluruz. Üzerine basa basa anne baba eğitiminden bahsediyoruz. Anne baba eğitim vermeli çocuklarına. Çünkü anne ve babanın davranışları nedeniyle bilinç aile de başlıyor ve söylüyoruz anne baba eğitim vermeli diye. Örneğin anne evde korksa, baba evde küfür etse buradan çocuk ne ders çıkarabilir?” dedi. Bireysel anlamda korkunun yenilmesi için bu duyguların paylaşılması gerektiğinin altını çizen Çalışkan, “Korkuyu ne es geçin ne de içinize kapanın. Bununla korku pekişmiş olur” diye konuştu. Hayatı normal akışında yaşamamız gerektiğini dile getiren Çalışkan, kalabalık ortamlar ve günlerde vatandaşın kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini ve dikkat etmesi gerektiğini aktardı. Her ortama girilmemesi konusunda uyarılarda bulunan Çalışkan, terör örgütlerinin amacının kalabalık ortamlarda eylem yapmak olduğun dile getirdi.
“TOPLUM NEFES ALMALI”
Art arda yaşanan olayların tolumda korku uyandırdığını aktaran Çalışkan, bu korkunun geçmesi içi toplumun genel anlamda nefes alması gerektiğini söyledi. Toplumun rahatlaması gerektiğini söyleyen Çalışkan, güven konusuna dikkati çekti. Çalışkan, “Bunca olay yaşanırken birbirimize güvenelim diyemeyiz. Bu bir oyun veya oyuncak değil. Toplum rahata erecek ve nefes alacak. Ortalama 1-1,5 sene ne şehit ne de patlama haberi duyacağız. Biraz biraz kendimizi açmaya başlarız ama şu süreçte insanların kendisini koruması çık normal” şeklinde konuştu.
“BİZDE VATAN ÖNCELİĞİ VARDIR”
Türk halkı bütün oylalar karşısında güçlü olduğunu ve sebatla koruduğunu aktaran Çalışkan, Türk halkının gücü sayesinde diğer ülkeleri korkuttuğunu ifade etti. Türk halkında inanılmaz bir deli gücü olduğunu söyleyen Çalışkan, “ Tankın üzerine atlamalar gibi düşünün. Bunu normal de başka bir ülke vatandaşına yaptıramazsınız. Kaçar gelir farkındaysanız. Türk halkında vatan ve toprak sevgisi çok fazla. Bu halkın bir de birlik olduğunu düşünün. Bu halktan herkes ürker ve korkar. Zaten teröristler ne yaparsa yapsın bu ülkeyi bölemezler. O kadar kolay kazanılmadı, o kadar kolay da verilmez” dedi. Türk halkında toprak sevdası olduğunu belirten Çalışkan, bu sevdanın çocukluktan itibaren aileden bu eğitimin verildiğini söyledi. “Ne yaparsan yap vatanını koru” cümlesini hatırlatan Çalışkan, “Bakın bir örnek verelim. Birçok insan bedelli askerliğe tepkili bizim toplumumuzda. Ver oğluna şu kadar para ne gidecek askere der mi? Söyler mi böyle bir şey? Hayır. Bizde askere gitmemek onur kırıcıdır. İşe girerken bile sorulur askerlik durumu. Ya da bir evlenme durumu varsa. Çünkü toplumdaki genel kanı vatanını seven eşini ve işini de sever düşüncesidir. Dikkat edin bizim toplumumuzda veya halkımızda vatan önceliği vardır” şeklinde konuştu. Yaşanan olayların sorumluluğunu kimseye yüklememek gerektiğini ifade eden Çalışkan, Türkiye’nin başına bir şey geldiği zaman zaten halkın ayaklanarak gerekli cevabı verdiğini ve bu söylediklerinin yakın zamanda yaşanıldığını hatırlattı.
YAŞANANLAR DÜZGÜN VE DOĞRU AKTARILMALI
Gelişen olayların sosyal medya boyutunun da bulunduğunu aktaran Çalışkan, sosyal medyanın hem öfkeyi hem de tepkiyi artırdığını söyledi. Sosyal medya yüzünden bütün gün üzgünlük duygusunun arttığını belirten Çalışkan, “Medya haberini yapıyor ve kadınlar sürekli televizyon karşısında ağlıyor. Bunlar olduğu sürece korku maalesef pekişmekte. Bu yaşananlar güzelce anlatılmalı ve yansıtılmalı. Aslına bakılırsa net görülür ki sosyal medya da birbirimizi çok güzel tetikliyoruz. Bir paylaşım atıyoruz, altına yüzlerce yorum geliyor. Kimi birbirini destekliyor kimi karşı geliyor. Anlamsız yere savaştığımız bir yer sosyal medya. Keşke birlik olduğumuz sayfalar olsa. Bir sayfa açılıyor ve altında örnek olarak söylüyorum 500 evet varsa 500 hayır var. Orada çelişki oluşuyor. Bu kişiler sokağa çıksa bin tanesi birlik olur” Sosyal medyaya bakıldığı zaman bu karışıklık nedeniyle insanlar bir hayır beklenmeyeceğini ifade eden Çalışkan, sosyal medyada çok fazla atışmanın olduğunu ve bu noktanın aslında çok saçma bir durumu ifade ettiğini söyledi. Kişilerin oturduğu yerden kafadan atarak yazmasının çok rahat olduğunu aktaran Çalışkan, bu durumun ciddi bir hal aldığı zaman kişilerde değişiklik yapacağını belirtti.
TROL HESAPLAR KİŞİLİK BOZUKLUĞUNU GÖSTERİR
Sosyal medyada sadece gerçek kişilerin bulunmadığını dile getiren Çalışkan, kullanılan sahte hesaplara dikkati çekti. Sahte hesapları açan kişilerin kişilik bozukluğu bulunduğunu söyleyen Çalışkan, bu kişilerin sahte hesap açıp, halkı galeyana getirdikten sonra kendisinin bir köşeye çekildiğini aktardı. Çalışkan, “Buna karşı biraz daha bilinçli olmak gerekir. Her zaman söylüyorum, sosyal medya gerçek bir dünya değil. Bazen şahit oluyoruz, gelip durumlarını anlatırken kişiler inanılmaz derece üzgün ama sosyal medya hesabına göz attığınız zaman kişi dünyanın en mutlu insanı olarak gözüküyor. Ben bunu herkese söylüyorum ve yineliyorum: sosyal medya gerçek dünya değildir. Sosyal medya her vatandaşın yaşamak veya anlatmak istediği bir dünyayı yansıtıyor” diye konuştu. Çalışkan, “Sosyal medyada sahte hesapların açan kişiler kişilik bozuklukları nedeniyle bir yerlere zarar vermek ister ve bu durum onların hoşuna gidiyor. O kişide şöyle bir düşünce var: ‘Bunu en güzel şekilde sosyal medyadan yaparım’ düşüncesi. Ve baktığınız zaman oradan halkı ayaklandırıyor. Bakın dikkat edin sosyal medya üzerinden yapılan yorumlar aman aman etkili yorumlar değildir. Sosyal medyaya kendini kaptırıp sabahlara kadar yorum takip edip, sinirlenip, sabahları öfke ile uyanan insanlarımız var” şeklinde konuştu. Sosyal medyada her hesabın takip edilebileceğini ifade eden Çalışkan, burada önemli olan konunun kendimizi yazılanlara kaptırmamamız olduğunu dile getirdi. Sosyal medyada her yazılan yorumlara kendisi kaptıran kişilere tavsiyeler de bulunan Çalışkan, “Eğer kendini sosyal medyadan verilen her mesaja kaptırıyorsan sosyal medyadan uzak durmalısın. Bu mecranın sosyal medya olduğunu bilerek yaklaşırsan sosyal medyayı kullanmaktan bir zarar gelmez. İnternetin internet olduğunu bilerek, günde belirli seviyede kullanırsan sıkıntı yaşamazsınız. Ama bütün gününü bu platformlara kaptırıp, çevreni ihmal edersen sıkıntı burada başlar. O zaman bu insanlarla olan diyaloğunun kesilmesi gerekiyor. Sosyal medya insanı kendi kabuğuna çekiyor ve dünyası sadece oradan ibaret oluyor. Aslında kişi çevresine dönse, bir arkadaş ortamında bile istediği konuyu konuşabilir. Siyaset veya diğer konular orada da konuşulup tartışılıyor. Ama sosyal medya bağımlısı olmuş ya asıl konuşacağı arkadaş çevresinde düşüncelerini aktarmıyor. ‘Orda yorum yazmam gerekiyor’ diye düşünüyor kim yazdıysa ona kızması veya öfkelenmesi gerekiyor. Bakın sosyal medyaya seviyesizlik ve küfür maalesef hat safhada. Kişiler karşı karşıya gelse bunları birbirlerine söyleyemez” diyerek sözlerine son verdi. (Mustafa Karakaya)
DEVAMI