ENDİŞELENMEYİN YUVA YIKILMAZ EV ARKADAŞLIĞI BİTER
Son yılların sık rastlanılan problemlerinden birisi de yuva ve ev arkadaşlığı kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılmasıdır. Bu Türkçenin bir yanlış kullanımı değil bunlar yaşadığımız hayatı farklı görüyor olmamızdan kaynaklanan yanlışlardır. İlk olarak yuva ve ev arkadaşlığı nedir desek ? Yuva eşlerin ve çocukların içinde huzur bulduğu ayrı kalındığı takdirde özlem çekildiği , okul ve ya iş çıkışlarında hızlı bir şekilde varılmak istenen temeli saygı, sevgi ve güvene dayanan uyum içinde yaşanan bir sistemdir. Ev arkadaşlığı ise ; kişilerin birbirini anlamadığı , aynı dili konuşamadığı , paylaşımın olmadığı karşılıklı doyum ve menfaatler üzerine kurulmuş bir sistemdir. Öyleyse şimdi bir düşünelim evliliklerimizi gerçekten evliliğimiz bir yuva mı yoksa ev arkadaşlığı mıdır ? Birçok kişinin hocam evliliklerimizi aslında yuva sanıyormuşuz ama ev arkadaşlığı yaşıyormuşuz dediğinizi duyar gibiyim. Evet siz ve sizin gibi milyonlarca kişi eşleriyle sadece ev arkadaşlığı yaşıyor .
Evliliklerimizin yuva olarak değil de ev arkadaşlığı olmasının nedenlerine baktığımız da ilk baştan yani eşimizi seçerken hatalar yaptığımız göze çarpıyor. Bir bakıyoruz ki danışmanlık sürecinde hanımefendi yada beyefendi kendilerinde olmayan yada taşıyamayacakları özelliklere sahip kişileri zamanında eş olarak seçmişler. Hemen aklımıza kötü özellikler gelmesin bayan ilkokul mezunudur ama üniversite mezunu eş isteyip evlenmiştir, çiftlerden biri romantik olmadığı halde romantik bir kişiyle evlenmiştir yada sorumluluk sahibi değildir eşlerden biri prensipli sorumluluk sahibi bir kişiyle evlenmiştir veya dış görünümüne önem vermeyen bir kişidir gayet bakımlı bir eşle evlenmiştir bunun gibi binlerce çift insan eşini seçerken ilk yapması gereken kendini tanıması ve daha sonra bir erkekte veya kadından neler beklediğini tanımalı ve son olarak da ben bu kişiyi taşıyabilir miyim diye sorgulamalıdır. Evliliklerin olmazsa olmazı denge ve uyumdur.
Ev arkadaşlığının nedenlerinden bir diğeri de beklentilerdir. Çiftler son yıllarda medyanın da etkisiyle bir aşk ideolojisine kapılmış evliliklerinden maximum düzeyde bir beklenti içine girmişlerdir. Beklenti düzeyi yüksek olduğundan dolayı da eşlerinin mutluluk için attıkları küçük adımları göremez olmuşlardır. İnsan doğası gereği atmış olduğu küçük adımlar takdir edilmedikçe adımları atmaya devam etmeyecek ve ya bir diğer ihtimal o adımları takdir gördüğü başka kişilere atmaya başlayacaktır. Evliliklerimizden beklentimizi azalttığımız zaman mutlulukta beraberinde gelecektir.
Çiftler neden yuva olmayı beceremiyor çünkü çiftler birbirinin dilini anlamıyor aynı evin için adeta erkek Fransızca kadın Almanca konuşuyor. Birbirlerini anlamıyorlar dertlerini , sıkıntılarını, mutluluklarını dile getiremiyorlar. İnsanın temel ihtiyaçlarına baktığımızda ise anlaşılmak göze çarpmaktadır. Eşlerinizin ihtiyacı olan şey aynı fikirde olmanız aynı kararları almanız değil onu anladığınızı hissettirmeniz ve onun kararına saygı duyarak reddetmenizdir. Sizler bir elmanın iki yarısı değilsiniz sizler farklısınız giyiminiz, kuşamınız, aile yapılarınız ve her şeyden önce cinsiyetleriniz farklı bu yüzden aynı dili konuşamamanız normaldir. Ancak birbirinizin dilini öğrenmeli ve birbirinizi anladığınızı hissettirmelisiniz.
Son olarak ise görüyoruz ki evlilikler menfaatler üzerine kuruluyor. Her şey en baştan isteniyor. İyi bir iş, güzel bir ev , lüx bir araba, kusursuz bir düğün ailelerinde desteği ile birçoğu çiftlere daha evlenirken sunuluyor. Bu nedenle çiftler de iki durum karşımıza çıkıyor. Birincisi birçok şeyi elde eden çiftlerin tek bir yumruk olarak mücadele ederek kazanarak elde etmeleri gereken bir amaç oluşmuyor ve evlilik bireysel olarak çiftlere heyecan vermiyor ikincisi ise çiftler elde etmeleri gereken şeyleri kolay elde ettikleri için sabretmeyi öğrenemiyorlar. Birbirlerine karşı isteklerinde sabırsız davranıyorlar ve eş olduklarını unutarak tıp kı bir ev arkadaşı gibi evin kurallarına uymaları için baskı yapıyorlar. Birbirlerini asıl ihtiyaçları olan sevgi, saygı , güven noktalarında beslemek yerine belirli görevleri yerine getirip ilişkileri adına her şeyi yaptıklarını düşünüyorlar. Erkeğin bütün gün çalışması , lüx bir yaşam sağlaması ,eşini çocuklarını kimseye muhtaç ettirmemesi kadının ise ; ev işlerini kusursuz yapması lezzetli yemekler hazırlaması, çocukların öz bakımıyla ilgilenmesi gibi görevlerin yerine gelmesini yuva olmak adına yeterli olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple ise kadın veya erkek sevgi ve güven noktasında beslenemedikleri için başka kişilere yönelmeye başlamaktadırlar. Bu şekilde ki yaşam biçiminde meydana gelen aldatmalarda yıkılan biten yuva değil maalesef ki ev arkadaşlığıdır
NAZLI ÇALIŞKAN
Aile Danışmanı & Sosyolog